13.10.10

Kızlar var.. Haydi espri yapalım !!

Arkadaşımın evindeyim.. 7-8 kişilik tanımadığım bir grup karşımda harıl harıl muhabbet ediyorlar. Ben ise halının üzerinde saklamak için uğraştığım ayaklarıma bakıyorum. Çorabım delik... Baş parmağım yırtık kısımdan çıkıp herkesi selamlamak için adeta çırpınıyor. Hemen ayak parmaklarımı aşağıya doğru büzüp yırtık kısmı saklamak için uğraşıyorum... Ne acıklı bir sahne !! Ben içten içe “Acaba gördüler mi lan? Rezil olduk millete..” diye düşünüp “ayaklar ve yırtık çoraplar” aleminde dolanırken , dişi bir bireye ait, desibel sınırlarını zorlayan bir kahkaha beni tekrardan tutup bu dünyaya çekiyor.

Dişi bireyimizin bu denli kahkaha atmasına sebep olan şey ise muhabbet esnasında bir erkek arkadaşın araya sıkıştırmış olduğu “ince” espri.. Bu arkadaş yapmış olduğu espriyle ortamdaki bütün herkesi güldürdü. Fakat kendisi herkesin gülmesinden daha çok, kızların gülüp gülmediğine dikkat ediyor. Yaptığı bu espri sonucu kızları güldürünce de yüzü mutlu bir hal alıyor. Sevindi.. Ve kızları güldürebilmiş olmanın bu sevinci içerisinde, yüzünde gülümsemeyle arkasına yaslanıyor. Espri görevini başarıyla yerine getirdi. Muhtemelen bu gidişatı sürdürebilmek için daha çok espri yapacak ve bunun için kendisini zorlayacak. Öte yandan diğer erkekler de yapılan bu espriye güldüler. Fakat bu gülüşün içten bir gülüş olmadığı kesin.. Onların aklında şu anda “Vay şerefsiz !! İyi espri yaptı... Güldürdü kızları.. Keşke ben yapmış olsaydım lan o espriyi” şeklinde “kıskançlık” düşünceleri dolanıp duruyor. (`Beyin okuma´ gibi süper güçlerim var evet..) Bu noktadan sonra onlar da bu esprinin karşılığında altta kalmamak ve skoru eşitlemek adına bir “misilleme espri” yapmak için kendilerini zorlayacaklar. Ortalık “zorlama espriler diyarı”na dönecek..

Kızlı erkekli bir muhabbet ortamında espri yapıp kızları güldürmek erkekliğin şanındandır.. (Hammurabi Kanunları : Madde 1764 / C ).. O yüzden erkekler daha annelerinin karnındayken kızların yanında espri yapacağına dair yemin törenine tabii tutulurlar ve bu özellik DNA’larına işlenir.. Eğer yeterince iyi bir gözlemci olabilirseniz küçük bir erkek bebeğin bile, yanında küçük bir kız bebek olduğunda Agugu mugu he’aa gugu asdfşsş” türü şeyler söyleyerek onu güldürmeye çalıştığını görebilirsiniz. (Eğer yeterince iyi olursanız Şirinler’i de görebilirsiniz.. Neyse..) Ve şimdi odadaki erkeklerin DNA’larına işlenmiş bu özellikleri tavan yapmış durumda. Hepsi de kendilerini zorlayarak espri yapmaya çalışıyor. Öyle ki bazı espriler arada kaynayıp giderek bu espri savaşında “şehit” oluyorlar. Eğer bilim dünyası “zorlama espri ölçer” isimli bir ölçüm cihazı üretmiş olsaydı, gösterge “kırmızı alarm” veya “tehlike bölgesi” durumunu gösterirdi..

Olayın bu denli “kırmızı alarm” derecesine kadar büyümesinde etkili olan büyük bir faktör daha var. O da ortamda bulunan üç adet kızdan ikisinin “gülmeye elverişli kız” olması.. Anlatılan her şeye gülen bu kızlar “ihihihihi” şeklindeki anlamsız sözlerle ortalığı şenlendiriyorlar. Aslında herkesin sırıta sırıta güldüğü şu ortamda çok rahat bir şekilde “bembeyaz dişlerle siz de gülümseyin” temalı diş macunu reklamları çekilebilir. Ama bunu engelleyen birisi var: Diğer üçüncü kız..

Diğer ikisi her şeye katıla katıla gülüp sit-com dizilerinde arkadan verilen “kahkaha efekti” rolünü üstlenirken, üçüncü kızımız ise şu anda “her şeye gülmeyen, ciddi, elit kısım insanı” rolünü oynuyor. Her biri birer Cem Yılmaz seviyesine gelmiş arkadaşlarımızın yaptığı onca espri arasından gülmek adına çıkardığı tek ses, burnundan hafif nefes verip gülümsenerek çıkan “Hıhfpmss” sesi.. O çıkardığı bu sesle “Sizinle ben aynı değiliz.. Ben sizin güldüğünüz şeylere gülmem.. Ben farklıyım…” mesajı vermek istiyor. Cem Yılmaz’larımız sanırım bu mesajı daha alamadılar. Yaptıkları her espri sonrası “Acaba bu sefer onu güldürebildik mi?” düşüncesiyle Elit kıza kısa bir bakış atıyorlar. Bu bakış erkeklerin, bir kadının göğüs çatalına bakarken attığı bakışla aynı.. ( Anlık bir bakış.. Ardından hemen gözünü çekip etrafını süzerek “Acaba gören oldu mu?” bakışı.. ) Elit kızın gülmek yerine, sıkıntıdan çantasının kulpuyla oynadığını görünce her seferinde moralleri bozuluyor. “Bay İnce Espri” bu durumu kaçırmayacak.. Muhabbet ortamında suskun duran her kişiye sorulan o klişe soruyu soracak.. Ve soruyor da: “Hayırdır.. Hiç konuşmuyorsun.. Canın mı sıkkın?”.. Elit Hanım bir anda kafasını kaldırıp hafifçe “hıhfpmss” gülümsemesi eşliğinde “Yoo bi’şeyim yok..” diye cevap veriyor. İnce Espri ise “Ne bileyim hiç konuşmuyorsun da..” diyerek ikinci bir cevap bekliyor.. Elit Hanım aynı hıhfpmss eşliğinde “Yani… ne bileyim işte..” diyerek bir cevap vermek istiyor ama cümleyi tamamlayamıyor. Çünkü tamamlanabilecek bir cümle değil bu. Zaten insanlık tarihinde bu cümleyi tamamlayabilen hiç çıkmadı.. Tam bu esnada diğer kızlardan birinin telefonu çalarak Elit Hanım’ın başlayıp bitiremediği bu cümleyi “tamamlanamayan cümleler diyarı”na sonsuza dek gönderiyor. (Ortamda bir kızın telefonu çalarsa her şey bırakılıp bırakıp ona dikkat kesilir).. Gelen telefon Bora’dan.. Arabasıyla kapının önüne gelip onları beklediğini söylüyor.. Cem Yılmaz’lar bu habere biraz bozuluyorlar tabii.. (biraz mı?). Kızlar ise apar topar “Hadi canım görüşürüüüz” nidaları eşliğinde kalkıp gidiyorlar. Sonuç olarak Cem Yılmaz’ların esprileri Bora’nın arabası karşısında bariz bir farkla yenik düşüyor…

1 Saat Sonra…

Telefonum çalıyor. Açıyorum.. Arayan kişi her gün bir başka kızla takılmayı görev edinmiş bir arkadaş... “Abi nerdesin yaa?” diyor. “Arkadaşlardayım” diyorum.. “Hemen gel bilmemnerede buluşalım, oradan kızların evine gitcez” diyor.. “Kızlar” diye bahsettiği kişiler benim çok fazla konuşmuşluğumun olmadığı fakat kendisinin gayet samimi olduğu birisi ve onun ev arkadaşı... “Olm ne işim var benim onlarda?” diyorum.. “Ya başlatma hadi gel çabuk bekliyorum” diyor. İstemeye istemeye yanına gidiyorum (He canım yedik biz de onu, istemiyormuş)… Sonra başka bir yerden kızları da alıp evlerine gidiyoruz.

Hep beraber salonda muhabbet halindeyiz. Arkadaşım Bay Çapkın ve ben, kızların yanında olduğumuz için, DNA’larımız gereği araya sürekli espri sıkıştırmaya çalışıyoruz. (Aaa ben de erkekmişim!).. Fakat ortada benim moralimi bozan bir faktör var. Yapılan her espri sonrası kulağıma “Hıhfpmss” sesleri geliyor. Sesin geldiği yere bakıyorum.. Kızın ev arkadaşından geliyor… İşte ikinci bir “Elit” vakası daha..

Fazla önemsemeyip konuşmaya tekrar dahil olmaya çalışıyorum. Ama birkaç dakika sonra canım sıkılıyor zaten. Sıkıntıdan etrafa göz gezdirmeye başlıyorum. Bayan Elit’ de sıkılmış olacak ki boş gözlerle halıya bakıyor. Sonra o halının üzerinde gözlerini gezdirerek benim bulunduğum yerde sabitliyor. Kafamı hafifçe doğrultup onun baktığı yere bakıyorum. O noktada ayaklarım var. Çorabım delik… Başparmağım yırtık kısımdan çıkmış, herkesi selamlıyor. Hemen ayak parmaklarımı aşağıya doğru büzüyorum. Yüzümde yakalanmış olmanın verdiği absürt bir ifade var. O sırada Bayan Elit’le göz göze geliyoruz.. Gülmeye başlıyor…

2 yorum:

Adsız dedi ki...

cok güldüm yaaa. ama öyle hihmpff seklinde degil :))

Murat dedi ki...

Teşekkürler.. Öyleyse sorun yok.. İçten gülmüşsün demektir =D